Sen, tüm olurlarım içinde tek olmayan, ben tüm olmazssa olmazlarının içinde tek olmayandım. Hayat, bildiğim elllerini tutmayı beceremedim. Yine de bir gün ses etmedim. Senin bildiğin doğrular içinde yanlış ben değil, benim tüm doğrularım içinde tek yanlış sendin. Çektikçe kısalan bir nefesle seni içimde büyüttüm. Biliyorum gözlerinde kurduğun cümlenin yanından bile geçmiyordum. Ben terk etmenin zorluğunu yaşarken, sen en kolayını seçip vazgeçiyordun. En zor sorunun cevabını kendimde arıyordum. Söyle sevgili; ömründe çok mu yer kaplıyordum? Seninleyken, içim içime sığmazdı, şimdi içime sensizliği sığdıramıyorum. Kendi varlığıma katlandıkça yokluğun batar oldu. En acısı da ortada bir aşk yoktu. Dokunmayı bilmeyen ellere yokluğumu sevdirdim. Ömrümün eşiğinden takılıp da düştüğün yüreğime, Aklına koyduğun gitmeleri, aklımdan çıkaramadım. Seni sevdim, sensizliğe katlanamadım. Yine de bir “git”ine “kal” olamadım. Beraber yaşamak için ömrüme ortak ederken, ömrümü bir başına yaşanılmaz kıldın.
Tuttuğun her elde, ben sana biraz daha el oldum. Neden giden sen olurken, hoşça kalan yine sen oluyordun? Şimdi uçurtması kopmuş bir uçurtma ipinin özgürlüğünü veriyor bana hayat. Gökyüzüm sende kaldı. Biliyorum ne ilk sevmediğin bendim, ne de seni seven ilk bendim. Artık hayata inancım bile sende kaldı. Ne senden sonra var olacağıma inanıyorum, ne de sende son olacağıma. Ve hatta, artık sevginin gerçek olduğuna. Sadece anlam veremıyorum olanlara. Ne oldu bize bilmiyorum ama iyi seyler olmadığını cok iyi biliyorum. Ya çok yanlıs zamanda karsılastık ya da hıc karsılasmaması gerken iki insandık. Tek bir şeye inanıyorum. Senin gibi hoşça kalamayacağıma.
Ahmet Kodak
|